Anonim Şirket Ortaklarının Devlete Karşı Mali Sorumluluğu
AMME ALACAKLARI YÖNÜNDEN
- a) Ortak Sıfatıyla Sorumluluk;
6102 sayılı TTK’nın 329 maddesinde yer alan “1) Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. 2) Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur.” tanımı gereği, Anonim Şirketlerin yönetim kurulu üyesi olmayan ortakları, sadece taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı olarak sorumlu olur, bunun ötesinde bir sorumlulukları söz konusu değildir.
- b) Anonim Şirketlerde Yönetici ve Temsilci Sıfatıyla Sorumluluk;
Anonim Şirketlerde ortaklar açısından taahhüt edilen sermaye payı ile sınırlandırılmış olan sorumluluk, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi uyarınca yönetici ve temsilciler açısından şirket borcunun tamamını kapsayacak şekilde müşterek müteselsil sorumluluk esasına göre belirlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 365. maddesinde istisnai hükümler saklı olmak kaydıyla Anonim Şirketin, yönetim kurulu tarafından yönetilip temsil olunacağı belirtilmiştir.
Aynı zamanda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yönetim hakkı ile temsil yetkisini birbirinden ayırarak 367. maddesinde yönetimin devri konusu 370. maddesinde ise şirketin temsil yetkisi düzenlenmiştir.
Temsil Yetkisi başlığını taşıyan 370. maddede; “Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisinin çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna ait olduğu, Yönetim kurulunun, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredilebileceği, bu durumda da en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması gerektiği” belirtilmiştir.
Ve yine 6102 sayılı Kanunun 359. maddesi gereğince Anonim Şirketin Yönetim Kurulunun; esas sözleşme ile atanmış veya Genel Kurul tarafından seçilmiş bir veya daha fazla kişiden oluşması gerektiği hükme bağlandığından, Anonim Şirketin Yönetim Kurulunun tek kişiden oluşması halinde, şirketin temsilinde her hal ve takdirde bu kişinin bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Buna göre, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanunun mükerrer 35. maddesi uygulamasında kanuni temsilci, şirket esas sözleşmesi ile atanmış veya Genel Kurul tarafından seçilmiş Yönetim Kurulu üyeleri veya Yönetim Kurulu üyelerinden en az birinin bulunması koşuluyla Yönetim Kurulu tarafından müdür olarak atanmış üçüncü kişiler olabilecektir.
Kanunun 370 ve müteakip maddelerine göre temsil yetkisi murahhas azalara veya müdür olarak üçüncü kişilere bırakılmamış ise, tüm Yönetim Kurulu üyelerinin kanuni temsilci sıfatını taşıdığı kabul edilecektir.
Buna karşın şirket temsil salahiyeti murahhas üye veya üyeler ile müdür olarak üçüncü kişilere bırakılmış ise amme alacağının bunlardan takip ve tahsiline gidilmesi, diğer Yönetim Kurulu üyeleri hakkında işlem yapılmaması gerekmektedir.
Bu açıdan öncelikli olarak şirket esas sözleşmesinde bu şekilde bir görevlendirmeye ilişkin herhangi bir kayıt bulunup bulunmadığına bakılacak olup, böyle bir kayıt bulunmuyor ise yönetimde bulunan tüm üyelerin müşterek ve müteselsil sorumlulukları dikkate alınarak haklarında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanunun mükerrer 35. maddesi uyarınca işlem yapılaması yoluna gidilecektir.
VERGİ BORCU YÖNÜNDEN
Anonim Şirketlerin vergi ve buna bağlı birtakım borçları mevcuttur. Kural olarak vergi alacağı ilk önce asıl vergi borçlusundan alınır ve kurumlar vergisi mükellefi Anonim Şirketler hakkındaki vergi borçları ve bunlardan doğan sorumluk da tüzel kişi olarak şirkete aittir. Şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen vergi alacağı, ikincil derecede sorumluluğu olan kişi ve kurumlardan tahsil edilir.
VUK 10. maddesinde de bu husus düzenlenmiştir. Buna göre “(1) Tüzelkişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir. (2) Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır. (3) Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler. (4) Tüzelkişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.“
Maddenin birinci fıkrasında tüzel kişilerin vergi mükellefi olmalarının yanında vergi sorumlusu da olmaları halinde, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği ve aynı maddenin ikinci fıkrasında, vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin malvarlığından alınacağı ifade edilir.
SONUÇ
ANONİM ŞİRKET ORTAKLARININ SIRF ORTAKLIĞINDAN DOLAYI VERGİ VE AMME BORCUNDAN SORUMLULUĞU DOĞMUYOR. ANCAK SORUMLULUK ŞİRKET TEMSİLCİSİ OLMASI İLE DOĞUYOR.
Şirket ortağı olan ya da olmayan Anonim Şirket temsilcisi, amme alacağından (SGK primi, Belediye harcı vs.) ve şirketten tahsil edilemeyen vergi borcundan sorumlu olur.